Türkiye Futbol Federasyonu Merkez Hakem Şurası (MHK), geçtiğimiz Mart ayında Üstün Lig’de misyon yapan hakem listesini baştan aşağıya değiştirmiş ve en deneyimli hakemleri misyondan almıştı.
Türk futbolunda o periyot sarsıntı tesiri yaratan kararda Muhteşem Lig’de düdük çalan; Cüneyt Çakır, Ali Palabıyık, Abdulkadir Bitigen, Fırat Aydınus, Bahattin Şimşek, Burak Şeker, Suat Arslanboğa, Hüseyin Göçek, Mert Güzenge, Tugay Kaan Numanoğlu, Alper Ulusoy, Halis Özkahya listeden çıkarılırken Özgür Yankaya yalnızca VAR hakemi olarak misyon alacağı açıklanmıştı.
Fakat daha sonra yeni seçilen TFF idaresiyle birlikte MHK’nın yapısı da değişmiş; operasyonla misyondan alınan hakemler misyonlarına iade edilmişti. Bu süreçte misyondan alınan hakemler güçlü bir periyot geçirirken Cüneyt Çakır ve Fırat Aydınus hakemlik mesleğini sona erdirmişti.
Milliyet Gazetesi’nin usta müellifi Attila Gökçe de bu süreçte misyondan alınan hakemlerden biri olan Ali Palabıyık’ın öyküsünü ve Mart ayından sonra yaşadıklarını anlatan bir yazı kaleme aldı. İşte Gökçe’nin ‘Ali Palabıyık: Buz Üstünde Yalın Ayak’ başlıklı çok konuşulacak o yazısı;
‘Ali Palabıyık o kahramanlardan biri’
‘Türkiye’de futbol ve hakemlik, önünüzü göremediğiniz kaygan tabanda ayakta durma uğraşı manasına geliyor. Bu türlü bir yerde düşmeden ayakta kalabiliyor ve ilerleyebiliyorsanız, hele düştükten sonra ayağa kalkarak devam ediyorsanız sahiden kahramansınız.
Ali Palabıyık o kahramanlardan biri.
Tıpkı Ankara’da Çin Çin’de sıkıntı şartlar altında buz üstünde yalınayak düşüp kalkarken buz hokeyini öğrenen, teneke kola kutusunu ezip top diye kullanan, daha sonra patene, formaya ve isminin “pak” olduğunu öğrendikleri “buz hokeyi topuna” sahip olan Yenidoğan Mahallesi’nin çocukları gibi…
O çocukları Ulusal Kadro Oyuncusu olan öğretmenleri Göktürk Taşdemir, ayağa kaldırdı. İdmanlara götürdü. Başşehir Yıldızları ismiyle bir grup kurdu. Hayatlarına dokundu renk kattı. Burada genç yaşta kaybettiğimiz belgesel direktörü Mehmet Şafak Türkel’i de hürmetle anmalıyız.
Ali Palabıyık da Polis Amca ortaokulunun kontratlı vücut eğitimi öğretmeniydi. O da Selçuk Üniversitesi’nde “Siyaset Bilimi” üzerine yüksek lisans yaptı. Asıl büyük maksadı ise Cüneyt (Çakır) ağabeyi ile birlikte Avrupa ve Dünya futbolunda finaller, turnuvalar yönetmekti. 18 yaşından beri muvaffakiyetle hakemlik yapıyordu. O da UEFA’da birinci kategoriden seçkin kategoriye yükselmek istiyordu.
Bir gün onun da ayağı kaydı
Ama hiç beklenmedik biçimde onun ayağı kaydı.. 3 Ekim 2021’de oynanan Rizespor-Galatasaray (2-3) maçının uzatma dakikalarında Diagne’nin üç rakibine peş peşe faul yaparak taşıdığı topla Morutan’a attırdığı gol, mesleğinde sert bir düşüşe neden oldu. Onu eleştirenlerin içinde ben de vardım. Ali Palabıyık isminden birebir harflerle anagram yaparak “Bak Ali Ayıplı” cümlesini kurdum.
Gelin görün ki Avrupa’da muvaffakiyetle yönetilen her maçtan sonra birçok hakemimizin başına gelen bu kaza, Ali Palabıyık için feci sonuçlar doğurdu. O maçtan evvel yönettiği Bodo Glimpt-Roma (6-1) maçında alkışlanmış, hezimete uğrayan Mourinho tarafından da kutlanmış olan Palabıyık, ortaya giren kimi spor adamlarının müdahalesi ve TFF ile MHK’nın anlaşılamayan “aforoz” kararıyla 40 haftalık dönemde 33 hafta maç yönetmekten alıkonulmuştu. Antalya’da oynanan İzlanda-Güney Kore maçıyla düdüğü yine eline aldı. Sonra Üstün Lig’de Fatih Karagümrük-Y.Malatya maçını yönetti ve 8 Mart kararlarıyla yine duvara tosladı. Bu kez 11 hakem arkadaşıyla birlikte adeta infaz edildiler. Tahkim kararlarından sonra 22 Mayıs’ta oynanan Hatayspor-Giresun maçıyla mesleğine döndü ama…
Döndü lakin kaybetti
UEFA bu tuhaf macerayı dikkatle izlerken, Palabıyık’a tekrar maç vermiş lakin Muhteşem Lig’de misyon alamaması üzerine kararı iptal etmişti. MHK daha da ileri gitmiş, kış seminerine Palabıyık ve arkadaşlarını çağırmamıştı. Palabıyık “Bana maç vermeyecekseniz, FIFA listesine niçin aldınız?” diye sormaktan kendini alamamıştı. Cüneyt Çakır’la birlikte Şampiyonlar Ligi’nde yarı final maçı yönetmişlerdi. İdeali Cüneyt Abisi’nin bıraktığı yerden devam ederek 6 yıl daha düdük çalıp hayallerindeki final maçlarına çıkmaktı.
Buzlu tabandaki yalın ayak hokeyci çocuklar üzere o da ayağa kalkmasını bildi sonunda… Polis Amca Ortaokulu Müdürü Mete Kızılkaya ile birlikte Avrupa Birliği’ne “Dezavantajlı Çocuklar”la ilgili özel bir araştırma programı sunmuşlar Hollanda ve İskoçya ile başarılı mübadele aktiflikleri de planlamışlardı.
Ali Palabıyık öğretmenliği bıraktı. Tekrar ayağa kalkıp düdüğüyle koştuğu sıkıntı maratona devam etti.
Maratona devam
Geçen hafta Trabzonspor-Galatasaray maçının tartışmalarında birtakım sarı kart uygulamalarındaki yanlışlarına karşın “başarılı” bulundu. O maç için görüşlerini aldığım FİFA kokartlı eski hakem dostum” En kıymetli başarısı, Doğucan Haspolatlı ile Emre Akbaba ortasındaki gayrette Doğucan’ın attığı artistik (!) perendeye faul düdüğü çalmamasıdır” diye konuştu, “Faul çalsaydı hakem aldatan tüm futbolculara yol açmış olurdu. Biz de utanırdık.” dedi.
Bu hikayeyi tüm hakemlerimiz için yazdım. Onların arenadaki gladyatörler üzere her şeyi göze alarak, hayatlarından bedeller ödeyerek düdüğe vicdanlarıyla nefes verdiğini, gayret ettiklerini anlatabildiysem ne keyifli.’
