Merhaba, taştan ya da sudan çıkan yılanları severler. Uzun bir aradan sonra yeni bir yazımla (umarım bundan sonra yazılarımla) tekrar karşınızdayım. Bu hafta, belki de sitemizde yazılmış olan en eski konulu yazılardan birine hoş geldiniz. Hepimizin bir ihtiyacı olduğu bu günlerde belki de çook eskilere gitmek, size iyi gelebilir. Eski diyorsak o zaman bu yazıda Metal Gear Solid diyelim ve başlayalım. İyi okumalar
Adınız…Kojima mı Demiştiniz?
Yıl 1998. Yer Playstation. O zamanlar sadece playstation var olayın üçü beşi yok. Peki ne var? Hideo Kojima var, Konami var. Bir de biz varız, o zaman küçük çocuklarız bu oyun nedir ne değildir anlamaya çalışıyoruz. Ama tam başaramıyoruz gibi gibi…
Film gibi başlayan oyunumuz, bu gun oynadığımız oyunlardan bir çok açıdan farklı. İlk olarak teknoloji, haliyle çok eski. Oyunda canlandırdığımız karakter olan Snake’in yüzü, sadece piksellerden oluşuyor. Tabi rakiplerinin durumu da farklı değil, hatta cutseen’lerde bile söz konusu durum değişmiyor. Dolayısıyla “Ben bu şekilde oynayamam” diyen arkadaşlar sizlere biraz sabırlı olmanızı tavsiye ediyorum, çünkü güzel noktalara geleceğiz.
Bu güzel eserin bahsetmek istediğim ilk noktası hem en büyük eksilerinden hem de en büyük artılarından. Hazırsanız olayı düğümleyeyim…
Derin, Karışık, Biraz da Takibi Zor
Metal Gear Solid, kuşbakışına yakın bir açıdan karakterim Snake’i kontrol ettiğimiz bir aksiyon oyunu. Ancak aksiyon kelimesi doğru olmakla beraber eksik çünkü bolca taktik, gizlilik gibi bir çok ögeyi oyunda kullanıyoruz. Hareket ve heyecan açısından kesinlikle doyuran yapımın belki de en iddialı olduğu yerlerden biri de senaryosu. (Kojima dedik di mi?)
Oyun boyunca yapacağımız görevlerin belirlenmesi ve yardım almak amaçlı olarak codec’imizi kullanabiliyoruz. Codec, bir çeşit dijital dalga kullanan, görüntülü konuşma cihazımız. (Evet o zaman cep telefonu yok, böyle bilim kurgu aletler kullanıyoruz) Farklı numalardan dostlarımızı ve üstlerimizi arayabiliyor, durum raporu verebiliyoruz. Codec genel olarak böyle bir görece sahipse de oyun boyunca sadece görev almıyor aynı zamanda senaryonun ilerlenmesinde de anahtar bir nokta. Oyun boyunca devamlı bazı gelişmeler oluyor, biz görevdeyken iyi ya da kötü haberler bize ulaşıyor. Tabi biz de neler yaptığımızı özetleyebiliyoruz. Oyunca çılgıncasına bir gerçeklik kattığı bir gerçek.