Fehmi Koru: Tansu Çiller politikaya hazır, ondan önce Birgitte Nyborg aynısını yaptı da ne oldu?

Fehmi Koru*

Geçmişinde başbakanlık da bulunan bir kadın politikacı yeni bir parti kurup kitleleri bir kez daha arkasına takabilir ve ülkede gelişmeleri etkileyebilecek bir konuma tekrar gelebilir mi? Kişisel rahatını bozmayı, ailesi bireylerini kendisine en fazla ihtiyaç duydukları bir dönemde ihmal etmeyi göze alarak hem de?

Bir yerel TV kanalına siyasete dönebileceği ve ‘merkez sağ’ dediği bir alanı işgal etmek üzere parti kurmaya hazırlandığı mesajını veren ülkemizin ilk kadın başbakanı Tansu Çiller’i kast etmiyorum.

Sorumu Netflix’te yayına konulan Danimarka dizisi ‘Borgen’ in yeni bölümleri bana sorduruyor.

Dizinin ana kahramanı Birgitte Nyborg’u on yıl önce bütün dünyayla birlikte tanımıştık (Dizide onu Sidse Babett Knudsen canlandırıyor). Hırslı bir politikacıydı. Küçükçe bir parti lideri olarak ortaya çıkmıştı ve girdiği ilk seçimde sandığın ortaya çıkardığı tuhaf tablo sayesinde cirminden büyük bir göreve -başbakanlığa- yükselivermişti. İlk iki sezonunda nüfusu az (6 milyon) bir İskandinav ülkesi olan Danimarka’da, erkekler dünyası sayılan politikada, bir kadın olarak verdiği mücadeleyi bütün dünya hayranlıkla izlemişti.

Yeni bölümlerde de aynı çizgi izlenmiş; ilk üç sezonda olduğu gibi yine her bölümün başında politikacıların zihin dünyasına ışık tutacak aforizmalar bulunuyor.

Eskileri izlerken şu aforizmaları not etmiştim:

“Prens’in savaştan, ona hazırlanmaktan ve onun için gerekli disipline sahip olmaktan başka bir hedefi ve düşüncesi olmamalıdır. / Prens sevilmenin değil, korkulmanın daha güvenli olduğunu bilir. / İşin özeti şudur: Bütün silâhlı peygamberler muzaffer olmuş, bütün silâhsız olanlar ise kaybetmiştir. / Bir Prens verdiği sözlerden vazgeçmek için meşru mazeretlere her zaman sahiptir. / Gerektiğinde açılan savaşlar âdildir. / Birine saldırdığınızda onda açacağınız yara o kadar yaman olmalıdır ki, intikam almasından korkmanız gerekmesin. (Buraya kadarki alıntıların hepsi Machiavelli’den) / Bir hayaletin varlığını inkâr etmek, onu daha da büyütmekten başka bir işe yaramaz. / Cüret etmek birinin bastığı yeri bir anlığına kaybetmesi gibidir; cüret etmemek ise kendini kaybetmektir. (Kierkegaard) / Dostlarını yakınında tut; düşmanlarınıysa daha da yakınında… (Sun Tzu) / Siyaset kan dökülmeyen savaştır; savaş ise kan dökülen siyaset… (Mao)”

[Alıntılardaki ‘Prens’ sözcüğünü önemli konuma gelmiş politikacı -lider- olarak anlayınız.]

Bazen beyaz cama akseden hayali bir senaryo gerçek hayatı da etkiler. Borgen dizisi bunun örneği. Borgen dizisine kadar hiç kadın başbakanla tanışmayan Danimarka onun yayınından sadece bir yıl sonra Helle Thorning-Schmidt ile bunu denedi. Orada ekrandan gerçek hayata taşınan denemenin başarısı çevre ülkelerde de kadın başbakanlar dönemini tetikledi.

Danimarka’nın yanında İzlanda, İsveç, Finlandiya ve Estonya’nın başbakanları günümüzde kadın.

On yıl öncenin ses getiren dizisini şimdi bir kez daha tekrarlayanlar yeni bölüme ‘iktidar ve görkem’ alt başlığını uygun görmüşler. Yeni bölümün Danimarka’sında başbakan yine bir kadın ve izleyiciler onun sosyal medya hesabından “Gelecek kadınlara ait olacak” mesajını sıkça alıyor.

Yeni bölümlerin her birinin başında yine anlamlı aforizmalar var.

Şunlar:

“İnsan doydukça arzuları daha da artan tek hayvandır. (Henry George) / Engel ile fırsat arasında pek az fark vardır; akıllı kişi her ikisini de kendi lehine çevirmeyi bilir. (Machiavelli) / Tabiat büyük, insan daha da büyük. (Knud Rasmussen) / Bırak Çin uyusun, bir uyanırsa dünyayı sarsar çünkü. (Napoleon Bonaparte) / Her savaş daha çatışma başlamadan kazanılır. (Sun Tzu) / İktidarın doğasında kötüye kullanma da vardır. (Emmanuel Kant) / İşler zor olduğu için cesaret edemiyor değiliz, cesaret edemediğimiz için işler zor. (Seneca)”

Politik hayata en tepeden girerek bakanlık ve başbakanlık, sonra bir kez daha bakanlık görevlerini üstlenmişti Tansu Çiller; yeniden politikaya dönüp en aşağıdan işe başladığında nelerle karşılaşacağını hesaplamış mıdır? Kimlerle yola çıkacak? Kendisine şimdilerde “Gel, gel” yapanların hesapları ne? O hesaplarla kendi beklentileri çatıştığında ne olabilir?

Sorular çok.

[Tansu Hanım, katıldığı TV programında kendisine “Gel, gel” denildiğini şöyle anlatmış: “Türkiye’nin başına neler gelebileceğini görüyorum. Onun için bir merkez sağa ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bunun kurulmasına yardımcı olabilirim. Bunun başını çekebilirim. Bana çok ısrar edildi şu ana kadar, gel diye. Ben dedim ki niye geleyim? İyi gidiyor işler. Türkiye rahat, büyümesi iyi.” Bunları diyor, ama yine de politikaya girmeyi düşünüyor.]

Borgen dizisinin son çekilen bölümlerinde Birgitte Nyborg ciddi sorunlarla karşılaşıyor. Artık yaşlanmıştır ve geçmişte birlikte olduğu politikacıların yerini yeni yüzler almıştır.

Daha hırslı genç politikacılar…

Yeni başbakan da kadındır ve liderliğini eski başbakanın gölgede bırakmasına izin vermek niyetinde değildir. Nyborg ayakta kalmak için kendisini halka sevimli gösteren ilkelerinden vazgeçmek, yerini koruma amacıyla ayak oyunları sergilemek ve bunları yaparken kendi ailesi fertleriyle bile sürtüşmek zorundadır.

Politikada Üstad bildiği akıl hocası kendisini emekliye ayırmıştır ve sonunda o da öğrencisi saydığı ve idealizmi sebebiyle desteklediği ‘eski başbakan-yeni bakanı’ tanıyamaz hale gelmiştir.

Diziyi izlerken Danimarkalı politikacı tipler ile medya tiplerinin bizim ülkemizden kimleri andırdığını düşünmeden edemedim.

Evet, dizinin bu sezonunda da medyadan kesitler var ve politik ayak oyunları gibi medya içi çekişmeler de fazla yabancımız değil.

Nyborg da, onun yeniden politikaya dönüşüyle eş zamanlı olarak vaktiyle basınla ilişkilerini düzenlediği bilindiği için bir TV kanalında haber merkezinin başına getirilen gazeteci kadın da, çok kısa süre içerisinde, kendilerini ilkeler açısından sorgular hale geliyorlar.

‘Borgen’ dizisi on yıl önce ilk gösterime girdiğinde, konusunun çekildiği ülkenin sınırları dışında yankı uyandıracağı düşünülmemişti; ancak dizi kısa sürede 70 ülke televizyonlarında gösterildi ve ilgiyle izlendi.

Son bir not: Dizide TV haber müdürü ile dişe diş bağımsız gazetecilik mücadelesi veren Narciza Aydın tipini Danimarka’da doğmuş Özlem Sağlanmak başarıyla canlandırıyor.

İzlenmeye değer.

[Dizi de izlenmeye değer, kendisine “Gel, gel” çekenlere bir TV programından “Ben varım” mesajı veren Tansu Çiller’in çıkmaya hazırlandığı yeni yolculuğu da…]

*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir